Dilime dolanmış bir söylem var: “Ölüm Allahın emri Ayrılık olmasaydı Fakat A Yüce tanrım Sıra bozulmasaydı…” Kendimden genç dostları yitirince bu dizeler düşüyor yüreğimden. Ömer hiçbir zaman tek başına gelmiyor gözümün önüne. Ömer + Sumru ve biraz da Sumru adının tetiklediği kafiye ile “BİR ÇİFT KUMRU”… Onların1968 yılındaki Menemen Çiftliği stajlarında “Staj Abisi” idim. Bu nedenle sanıyorum ki 50 yılı aşkın aşklarının ilk evresindeki şahitlerdenim. Ömer’i yitirdiğimiz günlere kadar sürdü bu güzelliği izleme mutluluğum. İki pırlanta evlatlarını yakından tanımam bu birlikteliği daha da süsledi kalbimde. Dostluk sabah akşam bir arada olmak değildir. Birbirinizi birkaç yıl görmeseniz bile, karşılaştığınızda dün ayrılmış gibi bir yakınlık duymanızdır. Onlar benim dostlarımdı…Çocukları da… Ömer’in kişiliği, ezilmeyen efendiliği, mesleki başarıları, alçak gönüllülükle eşleşmiş özgüveni sözcüklerle anlatılmıyor…Dost meclislerinde dilden dökülecek…Ve de anılarda yaşatılacak… Annemin, mezar taşına da yansıttığımız bir sözü vardı: “Ben ölmekten değil, ölememekten korkuyorum” derdi. Bu dileği yerine geldi, sevgiyle veda etti bize. Ömer de ADAM gibi yaşadı, ADAM gibi gitti ! Sumru, Sumer ve Başat’a Onun anılarını yaşatacak, mutlu birlikteliklerinı tekrar tekrar anımsayasakları uzun ve sağlıklı bir ömür diliyoruz…Ağıtlar, güzellemelere dönüşsün…