ÖMER TÖMEK:HAYVANCILIĞIN MİHENK TAŞI Çok şeyin ilki önemli,heyecanlı ve güzeldir. TETA teknik ismini yurt içi ve yurt dışında bir çok fuarda görürdüm. Bereket tv zamanlarımdı sanıyorum. Sarı saçlı,oldukça dinamik ve farklı fikirleri olduğu her halinden belli olan Sumek Tömek Bayındır hanımefendi ile de sık karşılaşıyorduk. Hiç unutmuyorum. Sanırım Adana Fuarındaydı. “süt sağımının felsefesinden” bahsetmişti. Fuarlarda daha çok ticaret konuşulurdu ama biz farklı şeyler ele almıştık. Sumer hanımın olaylara çok farklı baktığının detayına biraz vakif oldum. Insanların ne yaptığı,nasıl göründüğünden ziyade “iç”ine bakmak gerektiği çok doğruymuş. Onunla oturup saatlerce burç,ibadet,siyaset,tarım ve hayvancılık,teknoloji,beşeri münasebetler hakkında konuşabilirsiniz. Yıllar sonar kurulumuna öncülük ettiğim Doğal tv’de onunla bir proje yapmak istedim. “ALA İNEK” diye bir programa başladık. Aslında bir “çifliğin hikayesi”ydi. Bir ara bana “sen asıl babamla tanışmalısın,ben neyim ki” dedi. Ömer Tömek adını bir kaç kişiden daha duymuştum. Çok genç yaşta üstelik bir öğretim üyesi iken (ege ün. Doç) Amerikadan getirilmiş 400 başlık bir süt işletmesininin sorumluluğuna getirilmiş. Büyük heyecanla işe başlamış. Kendince fikirlerini uygulamaya başlamış. Ve tabii iç çekişmeler,çekememezlik, bürk,okrasi çarkı onu istifaya zorlamış. Ve maalesef hala “benim bir fikrim” var diyen hiç kimsenin kamuda ve siyasette yeri yok. Düşünen ve konuşan insan istemiyor sistem. Tabii başı da beladan kurtulmuyor. Neyse geçelim. Ömere Tömek beyi ilk dördüğümde çok evdim. Beyaz, pamuk gibi saçları,uzun heybetli duruşu ama bir o kadar da zarif ve mütevazi olıuşu. Saatlerce ayakta hiç usanmadan yorulmadan en ince detayına kadar ve ilk günkü heyecanıyla anlatışı çok etkileyici idi. Tek derdi “Türk hayvancılığı” idi. 2018 yılında et açığı sorununun konuşulduğu zamanda tek bir cümle söylemişti. “eti süt çözer”.. Bu kadar basitti aslında. Süte para verirseniz et kendiliğinden gelirdi. İzmir Menemendeki TETA ar- ge çiftliğinde 100den fazla Holstein vardı. Sıyırıcı,fan,yem yolunun dizaynı vs başka yerde gördüğüm şeylerdi. Ama çiftliğin ortasında yükselen tümsek (dağ veya tepe) çok dikkatimi çekti. Özel hazırlanmış bir sistemdi. Yapmur yağsa bile hayvanlar bu tepeciklerde kup kuru rahatça yatabiliyordu. Amaç “hayvanın doğasına uygun Zemin” hazırlamaktı. Gerçekten de hayvanlar çok mutluydu. Mutlu hayvan ,mutlu insan demekti. Ömer abi konulurken tane tane ve içten konuşurdu. Her şeyi açık dile getirirdi. “Hiç buzağı ölümü olmaz bizde” derdi. Zira buzağılara ayrı bir özen gösterilirdi. Her taraf tertemiz ve havadardı. “bizde buzağıya iğne yapılmaz,aşı olmaz” sözünü ilk defa ondan duydum. Isteyen bu çiftliği gidip görebilir. Misafirperverliği de çok güzeldi Ömer beyin. Çekim bitince bizi evine götürür ve harika eşi Sumru hanımın sunumuyla leziz yemekler yerdik. Ben son nefesine kadar “üretim beyni”ni kullanan bu insanlara bayılıyorum. Neden hep Z kıuşağını konuşuruz da A kuşağına kulak vermek aklımıza ya da işimiza gelmez. Ve bir gün Ömer Tömek rahmete kavuştu haberi yankılandı. O koca çınar,mütevazi bilge aramızdan ayrılmıştı. “Allah rahmet eylesin,başınız sagolsun”dan başka bir şey diyemedik. Elimiz kolumuz bağlandı,boğazımız düğümlendi. Sözün bittiği yere gelmiştik.